Tülay Hatimoğulları’ndan Devlet Bahçeli’ye: “Meclis’te yeri olmayanlar savaşı paraya çeviren, çatışmaları derinleştirenlerdir”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına ilişkin, “‘DEM Partililerin mecliste yeri yok’ diyenlere cevabımız şudur: DEM Partisi olarak biz sadece Kürtçe konuşmuyoruz, Arapça ve Türkçe de konuşuyoruz. “Süryanice de konuşuyoruz. Biz Anadolu ve Mezopotamya topraklarındaki tüm kadim dilleri konuşan bir siyasi partiyiz, yerimiz parlamentodur. Parlamentoda yeri olmayanlar savaş kışkırtıcıları ve çatışmaları derinleştirenlerdir. Burası bizim yerimiz” dedi.
DEM Partisi Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, TBMM grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hatimoğulları şunları söyledi:
“Geçen gün yine askerlerin cenaze haberini aldık. Geçen gün hayatını kaybeden askerlere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dileriz. Acı verici bir rengi yoktur ama acının bir sınıfı vardır. Biz denedik. bu acının sınıfsal niteliğini elimizden geldiğince Türk ve dünya kamuoyuna anlatmak.Bugün gelen askerlerin cenazeleri Ailelerine baktığımızda, tamamı yoksul ailelerin çocuklarının yaşadığını görüyoruz. Kerpiç evlerde çadırlarda yaşamaya çalışan, askerlik yapan, Saray’dan ve destekçilerinden böyle bir haber yok.Deprem sonrası çadırlarda yaşamak zorunda kalan asker aileleri medyada hep gösterildi.
“YÜRÜTME SONUCUNA İLİŞKİN ANLAYIŞIN PARLAMENTO’DA YERİ YOK”
Bahçeli, DEM Partisi’nin mecliste yeri olmadığını söyleyerek, ‘Kahramanoğlu Mehmet Bey zamanında bu topraklarda Türkçe konuşmayanlar yaşayamazdı, dolayısıyla Türkçe konuşmayanların da mecliste yeri yoktu. Parlamento.” Bunu çok açık bir şekilde söylüyoruz. Cellatlığı çağrıştıran bir yaklaşımın Meclis’te yeri yoktur. ‘DEM Partililerin mecliste yeri yok’ diyenlere cevabımız şu: ‘Biz DEM Partisi olarak sadece Kürtçe konuşmuyoruz. Arapça konuşuyoruz, Türkçe konuşuyoruz, Süryanice de konuşuyoruz. Biz Anadolu ve Mezopotamya topraklarındaki bütün kadim dilleri konuşan bir siyasi partiyiz, yerimiz parlamentodur. Parlamentoda yeri olmayanlar savaş kışkırtıcıları ve çatışmaları derinleştirenlerdir. Burası bizim yerimiz.
Yolumuz barış ve müzakere yoludur. DEM Partisi olarak yolumuz analiz sürecini üretme yoludur. Bizim yolumuz 40 yıldır devam eden savaşları ve çatışmaları barışçıl ve demokratik formüllerle çözmenin yoludur. Onurlu bir barışı tesis etmenin yolu budur ve biz yolumuzdan asla vazgeçmeyeceğiz. Çalışmalarımızı kararlı adımlarla sürdüreceğiz.
İsrail’in Filistin’e saldırıları… Dünyayı kendi çıkarları çerçevesinde dizayn eden emperyalist güçlerin saldırılarını bir kez daha görüyoruz. Bugün Kızıldeniz’de birçok ülkenin savaş gemisi var… Yemen bombalanıyor. İran’da Kasım Süleymani’yi anma törenine saldırı düzenlendi ve yüzlerce İranlı öldürüldü. Bütün bunlara yanıt olarak İran, dün Federe Kürdistan bölgesindeki birçok üssü balistik füzelerle bombaladı. Bütün bu savaşlar güç, ulaşım sınırları ve rezervler içindir… Neden bu savaşlar? Emperyalist güçler, İsrail’in sınır genişlemesi ve yükselen Çin ekonomisine karşı ticaret savaşları için bölgeyi savaş alanına çeviriyor. Biz ne yapıyoruz? Birbirimizle kavga ediyoruz. ‘Bu Kürttür, Kürtçe konuşamaz’ diyerek Kürtlerin katledilebileceği fetvasını veriyoruz.
“HRANT DİNK ANMASI’NDA OLACAĞIZ”
19 Ocak, sevgili Hrant Dink’in ölüm yıldönümü ve 19 Ocak’ta AGOS’un karşısına çıkacağız. Hrant, barışa imza atan 301 imzacıdan biriydi. Aşağıdaki cümlelere imza attı. ‘Savaşın ölümü imzamda olsun, benimki de barış içinde olsun’ dedi. Ölümünün o imza ve imzaladığı barış nedeniyle olduğunu üzüntüyle ifade ediyoruz. Ama ona söz verelim ki onun imzasıyla savaşı mutlaka öldüreceğiz.
“BU YÜZYIL ARTIŞLAR YÜZYILIDIR”
Ekonomik krizin bedelini savaş gibi biz yoksullar ödüyoruz. Hükümet sözcüleri bunu her yerde tekrarlayıp duruyor. ‘Bu yüzyıl Türkiye’nin yüzyılı olacak’ Gelin hep birlikte bakalım bu iktidar bizi nasıl bir yüzyılla karşı karşıya bırakıyor? Bizim açımızdan bu yüzyıl, ezilenler ve sömürücüler için, işçi ve emekçiler için, Türkiye’de yaşayan 84 milyon yurttaşın en az 50 milyonu için açlık ve sefalet yüzyılıdır. 1 Ocak’tan bu yana ekmekten yiyeceğe, otoyoldan geçiş ücretlerine kadar her şeyin arttığı bir dönemden geçtik. Bu yüzyıl fiyat artışlarının yüzyılı… 2024 yılının ilk 5 gününde icra dairelerinde 134 bin icra dosyası işlem görmeye başladı…
Binlerce kişi staj ve çıraklık sigortasının emekliliğe sayılması hakları için mücadele ediyor. Haklarını almak için 21 Ocak’ta Ankara’da miting yapacaklar. Miting yapacak grubumuzdaki mücadeleci kardeşlerimize sesleniyorum, biz DEM Partisi olarak EYT görüşmelerinin başladığı ilk günden bu yana sigortalarınızın sayılması için mücadele veriyoruz. Biz Meclis’e birçok teklif sunduk ama bunlar AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi. Buradan hepinize başarılar diliyorum, yanınızda olacağız, mutlaka kazanacağız.
“KADIN OLARAK MINNE T “HEDEF OLUP OLMAMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
Geride bıraktığımız 2023 yılı biz kadınlar için kolay bir yıl olmadı. 2023 yılında erkek şiddeti 315 kadını aramızdan aldı. 248 kadın şüpheli koşullar altında hayatını kaybetti. Koruma altında olduğu iddia edilen 28 kadın öldürüldü. Ne yazık ki bu yargı sistemi o kadınları koruyamadı. Kuşkusuz AKP ve MHP iktidarlarının politikaları ve erkek yargısının fiili cezasızlık sistemi, medyanın kadına yönelik şiddet konusundaki cinsiyetçi yorumlarını meşrulaştırıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, “İstanbul Sözleşmesi kaldırılmadan önce de kadın cinayetleri vardı, kaldırıldıktan sonra da kadın cinayetleri yaşandı” şeklinde bir açıklama yaptı. Vallahi bravo bu savcıyı tebrik ediyoruz. Kadınlar olarak ona minnettar mı olalım, yoksa ne yapmalıyız diye düşündük.
6 Şubat’tan bu yana değişmeyen gündemimiz deprem gündemidir. Geçtiğimiz hafta Hatay’ın Samandağ ilçesinde bir konteynerde çıkan yangında 1 yaşındaki Tabiat ile 4 yaşındaki İsa Can hayatını kaybetti. Acılı aileye bir kez daha başsağlığı diliyorum… Her gün yağan yağmur nedeniyle bir konteynerde elektrik arızası nedeniyle yangın çıkıyor. Çadırları su bastı aslında. Hepiniz bu görüntülerden izlemişsinizdir… Depremin ilk gününde devlet yoktu, artık da yok maalesef. Buradan bu hükümete soruyorum; İsa Can ve Doğa’nın hesabını verebilecek misiniz? Depremzedelerin evlerine bakım yapmayarak ne yapmaya çalışıyorsunuz? Birkaç sembolik köy evi yaparak depremzedelere konut sağladığınızı mı düşünüyorsunuz? Depremzedelerin yaşadığı acıyı, devletin hâlâ var olmadığını, devletin hâlâ var olmadığını tüm Türkiye ve dünya bilmelidir.
“Kayyımların gasp ettiği belediyeleri alacağız”
Seçimler şu anda Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri ve Kürdistan’da ve Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlerle ilgili çalışmalarımız çok yoğun bir şekilde devam ediyor… Seçim Komisyonu’ndan az önce aldığımız bilgiye göre, yapılmayan yerler tamamlanan çalışmalar hafta içerisinde tamamlanacak. . Bu kapsamda referandum yoluyla siyaset tarihine örnek olacak katılımcı demokrasiyle tarihe çok önemli bir iz bıraktık. Ön seçim bizim için kayyum göndermenin de ilk adımıydı. 100 binin üzerinde kişi o sandıklara gelerek oy kullandı. Bizim açımızdan ikinci aşamaya geçtik. Ön seçim oylamalarının yapılacağı ilçelerimizin belediye eşbaşkanlarını çok yakında açıklayacağız. 31 Mart seçimleri kayyum belediye göndermek ve bu topraklarda demokratik belediyeciliği inşa etmek adına atacağımız ikinci ve en büyük atılımdır. 31 Mart seçimleri tarihi ve büyük önem taşıyacak. Kayyımların gasp ettiği belediyeleri geri alacağız.
Yerel yönetimler ve belediyeler, demokrasinin asgari gereği olan seçme ve seçilme hakkından gelen yetkilerle yönetilecek… Kayyumları süpürmekle yetinmeyeceğiz, Şırnak’ı, Bingöl’ü, Ağrı’yı, Ağrı’yı mutlaka ele geçireceğiz. AKP’nin yozlaşmış hizmetsizlik anlayışıyla adeta hizmet sunumunda belediye modeli haline gelen Muş. .
Yerel seçim stratejimizi belirlerken Batı için ‘kentsel uzlaşma’dan bahsettik. Kentsel uzlaşmadan kastımız, o kentte yaşayan tüm siyasi öznelerin yanı sıra o kentteki tüm demokratik güçleri de içine almaktır. Yönetimlerde irademizi yansıtacak formüller üzerinde çalışmak için kentsel uzlaşma çalışmalarımızı yoğunlaştırdık.
“BUGÜNE KADAR BİZE OY VERMEYEN MAHALLE VE SOKAKLARA TEK TEK GİRECEĞİZ”
Referandumun yapılacağı yerlerin eş başkan adaylarını açıklayacağımızı söyledik. Artık hem Kürdistan’da hem de Batı’da bu açıklamalar yapıldıktan sonra çalışmamızın ikinci aşamasına geçmek zorundayız. İkinci adımda ne yapacağız? Daha önce bize oy veren herkesin evine gideceğiz, elini sıkacağız ve oy vermeyen komşusunu ikna etmesini söyleyeceğiz. Şu ana kadar bize oy vermeyen mahalle ve sokaklara tek tek gireceğiz. Kayyum zihniyetini anlatacağız, Kürt düşmanlığını, kadın düşmanlığını anlatacağız…”